İkincil olarak ‘ağız ve çene bölgesi’ hastalığı olarak da adlandırılan 20’lik diş ağrısı, yemek yeme ve konuşma gibi günlük aktiviteleri dahi zorlaştıracak kadar şiddetli olabilmektedir. Bu yazımızda 20’lik diş ağrısı ile ilgili belirtileri, nedenleri ve tedavi yöntemleri hakkında bilgilere ulaşabilirsiniz.
20’lik Diş Ağrısı Nedir?
20’lik diş ağrısı, genellikle çene ve ağız bölgesinde hissedilen rahatsızlık, sızı veya ağrı olarak tanımlanabilir. 20’lik dişler yani diğer adıyla ‘yarı yol’ ya da ‘sıkışmış dişler’ olarak da bilinen dişler genellikle ergenlik döneminin sonlarıyla 25 yaş arasındaki bireylerde ortaya çıkmakta olup bu yaş grubundaki kişilerin ‘20’li yaş’ yani ‘genç yetişkin’ döneminde yaşadıkları ağrılardan dolayı böyle bir isimlendirme yapılmaktadır.
20’lik dişlerin çıkmasıyla birlikte oluşan bu ağrı, diş etlerinin iltihaplanmasına ve şişmesine de yol açabilmektedir. Bu durum ‘perikoronit’ olarak adlandırılmaktadır.
20’lik Dişlerin Ağrı Yapma Nedenleri
İnsanlarda 20’lik diş olarak adlandırılan üçüncü büyük azı dişlerinin çıkması ağızda yeterli alana sahip olamamalarından dolayı meydana gelen baskıya, diş etlerinin enfekte olmasına ve iltihaplanmasına neden olmaktadır. Bu durumlara bağlı olarak da şiddetli ağrılar baş gösterebilmektedir. Ancak her 20’lik dişin çıkması ağrı yaratmamaktadır.
Ayrıca bazı kişilerde 20’lik dişler çene kemiğinde herhangi bir boşluk oluşturmadan, tamamen çene kemiğinin içerisinde gizli bir şekilde de gelişebilmektedir. Bu durum da diş etlerinin iltihaplanmasına ve dolayısıyla ağrı yaşanmasına sebep olabilmektedir.
20’lik Diş Ağrısının Belirtileri Nelerdir?
İnsanlarda 20’lik dişlerin çıkmasına bağlı olarak oluşan ağrılar genellikle çiğneme ve konuşma gibi ağız hareketlerinden kaynaklanan hassasiyet ile kendini göstermektedir. 20’lik dişlerin çıkmasıyla oluşan baskıdan dolayı bireyler çene eklemlerinde ve komşu dişlerde de ağrı hissedebilmektedir.
Bu belirtilerin yanı sıra 20’lik dişlerin çıkmasından dolayı meydana gelebilecek diğer semptomlar ise şu şekilde sıralanabilmektedir:
- Diş etlerinde hassasiyet,
- Diş etlerinin şişmesi ve kırmızılaşması,
- Diş etlerinden kan gelmesi,
- Ağız açmada zorluk yaşanması,
- Ağzın kötü kokması,
- Kulaklarda ve çene bölgesinde ağrı,
- Baş ağrısı.
20’lik Diş Ağrısı Nasıl Geçer?
20’lik diş ağrısı yaşayan bireylerin öncelikle ağrının nedenini öğrenmeleri gerekmektedir. Zira eğer ağrı basit bir enfeksiyona bağlı olarak gerçekleşiyorsa evde uygulanabilecek yöntemler ile bu ağrı hafifletilebilmektedir. Ancak daha ciddi nedenlere bağlı olarak gerçekleşen 20’lik diş ağrısında mutlaka bir uzman hekime başvurulması ve gerekli tedavinin uygulanması gerekmektedir. Aksi takdirde enfeksiyonun vücudun diğer bölgelerine yayılması gibi istenmeyen durumlar yaşanabilmektedir.
20’lik diş ağrısını geçirmek için evde uygulanabilecek yöntemler ise şu şekildedir:
- Sıcak tuzlu suyla gargara yapmak,
- Buz torbasını çene üzerine yerleştirerek şişliği azaltmak,
- Ağrıyan bölgeye karanfil yağı sürmek veya karanfil çiğnemek,
- Reçetesiz satılan ağrı kesicileri kullanmak.
Bu yöntemler dışında 20’lik diş ağrısının tedavisi için bir diş hekimine görünmekte fayda bulunmaktadır. Hekim muayenesi sonucu basit enfeksiyonlar dışında bir soruna rastlanmaması durumunda hekim tavsiyesi doğrultusunda evde bakım yöntemleri ile tedaviye devam edilebilmektedir.
20’lik Diş Ağrısı İçin Hangi Bölüme Gidilir?
Yüz, çene ve ağız bölgesinde meydana gelen her türlü ağrı ve rahatsızlığında hasta Ağız ve Diş Sağlığı Polikliniği’ne başvuruda bulunabilir. Poliklinikte yapılan muayene sonrası hekim gerekli görmesi durumunda hastayı ilgili branşa yönlendirebilmektedir. Ayrıca eğer hastanın sigortası varsa diş çekimi ücretini bu sigortadan da karşılayabilmektedir.
20’lik Diş Ağrısı Ne Zaman Geçer?
Basit enfeksiyonlara bağlı olarak gerçekleşen 20’lik diş ağrıları tuzlu su gargara gibi basit yöntemlerle ve reçeteli ağrı kesicilerin kullanımını takiben birkaç gün içerisinde geçebilmektedir. Ancak daha ağır enfeksiyonlar veya diğer tıbbi sorunlara bağlı olarak gerçekleşen 20’lik diş ağrılarında ise şikayetler tam olarak ortadan kalkana kadar ilaç kullanımına devam edilmesi gerekmektedir. Gerek görüldüğü takdirde hekim hastaya ek ilaçlar da reçete edebilmektedir.