Ağrı, bedensel veya zihinsel acı olarak tanımlanabilir. Bu tanımın içine bedensel travmalar, doku hasarına sebep olan hastalıklar veya psikolojik etkilerle ortaya çıkan çeşitli duygu durumları da dâhildir. Kronik hastalıklar, nörolojik rahatsızlıklar ve psikiyatrik bozukluklar da ağrıyı tetikleyen unsurlar arasında yer alır. Farklı nedenlere bağlı olarak ortaya çıkan ağrı, her insanda farklı semptomlarla seyreder. Vücudun neresinde olduğu, kişinin hassasiyetine göre değişen dereceleri olması ve devamlılığının da farklılık göstermesi ağrının insanı hasta eden en önemli özelliğidir.
Ağrı; hafif, orta, şiddetli veya dayanılmaz olarak sınıflandırılabilir. Genel olarak ağrı; akut veya kronik olarak ikiye ayrılır. Akut ağrı; yaralanma, doku hasarı veya hastalık nedeniyle ortaya çıkan kısa süreli ağrıdır. Kronik ağrı ise üç aydan uzun süren ve vücudun uyarı sinyali gönderdiği ağrıdır. Akut ağrının nedeni genellikle bellidir; yaralanma, ameliyat veya hastalık gibi. Kronik ağrının nedeni ise tam olarak anlaşılamayabilir ve tedavisi zor olabilir.
Ağrı Nedir?
Ağrı, bedensel veya zihinsel acı olarak tanımlanabilir. Bu tanımın içine bedensel travmalar, doku hasarına sebep olan hastalıklar veya psikolojik etkilerle ortaya çıkan çeşitli duygu durumları da dâhil edilebilir. Dünya Sağlık Örgütü (WHO), bu tanımı şu şekilde genişletir: “Ağrı, gerçek veya potansiyel doku hasarıyla ilişkili veya böyle bir hasar olacağı beklentisiyle meydana gelen, kişinin hoşlanmadığı duygusal ve deneyimsel bir duyumdur.”
Ağrının Tarihsel Süreci
Eski Yunan filozofu ve hekimi Hipokrat (MÖ 460-370) dönemin tıbbi anlayışını etkileyen önemli görüşler ortaya koymuştur. Ona göre ağrı, vücuttaki dengeyi bozacak şekilde aşırı sıcaklık veya soğukluk değişimlerinden kaynaklanır. Hipokrat, vücudun dört temel sıvısının (kan, balgam, safra ve kara safra) denge halinde olmaması sonucunda hastalıkların ve dolayısıyla ağrının meydana geldiğini savunmuştur.
Ağrının anlaşılmasına katkıda bulunan bir diğer önemli figür Galen (MÖ 130-200) olmuştur. Galen, ağrıyı ruh ve beden arasındaki denge bozulması olarak tanımlamıştır. Bedenin bir yaralanmaya uğraması veya bir organın işlevini yerine getirememesi durumunda ruhun da etkilenip dengeyi kaybettiğini düşünmüştür.
On yedinci yüzyılda Fransız filozof René Descartes (1596-1650), “Ağrı Üzerine” adlı eserinde ağrıyı ruhsal bir durumdan ziyade fiziksel bir olay olarak ele almıştır. Descartes’a göre ağrı, yaralanma veya zarar görme durumunda vücuttan beyne giden bir sinyalin sonucudur. Descartes’ın bu görüşü, sonraki dönemlerde bilim insanlarının ağrıyı sinir sisteminin bir tepkisi olarak incelemesine zemin hazırlamıştır.
Yirminci yüzyılda ünlü Amerikalı cerrah William J. Mayo (1861-1939), hastaların ağrıyı ifade etme biçimlerinin çok çeşitli olduğunu belirtmiştir. Mayo’ya göre her bireyin vücudu farklı şekilde işlevselliğini sürdürüyor ve her insanın fizyolojik yapısı birbirinden farklıydı. Bu farklılıklar sonucunda da yaşanan ağrının derecesi ve şekli değişiklik gösteriyordu.
Mayo’nun görüşleri doğrultusunda onuncu yüzyılda Amerikalı tıp doktoru ve yazar John Bonica (1917-1994), “Hastanelerde Ağrı Yönetimi” adlı eseriyle ağrı üzerine disiplinlerarası bir yaklaşım geliştirmiştir. Bonica, ağrıyı sadece fiziksel bir semptom olarak değil, aynı zamanda duygusal ve psikolojik bir deneyim olarak da değerlendirmiştir.
Ağrıyla ilgili araştırmalar günümüzde de devam etmektedir ve hala tam olarak anlaşılmamıştır. Ancak farklı disiplinlerden uzmanların katkılarıyla ağrının mekanizmaları ve yönetimi konusunda önemli ilerlemeler kaydedilmiştir.
Ağrının Özellikleri
Ağrı; hafif, orta, şiddetli veya dayanılmaz olarak sınıflandırılabilir. Genel olarak ağrı; akut veya kronik olarak ikiye ayrılır. Akut ağrı; yaralanma, doku hasarı veya hastalık nedeniyle ortaya çıkan kısa süreli ağrıdır. Kronik ağrı ise üç aydan uzun süren ve vücudun uyarı sinyali gönderdiği ağrıdır. Akut ağrının nedeni genellikle bellidir; yaralanma, ameliyat veya hastalık gibi. Kronik ağrının nedeni ise tam olarak anlaşılamayabilir ve tedavisi zor olabilir.
1. Ağrının Tanımında Ortak Noktalar
Ağrının tanımıyla ilgili çeşitli görüşler olsa da bazı ortak noktalar bulunmaktadır:
-
Duygu: Ağrı, kişinin hoşlanmadığı bir duygu olarak tanımlanır.
-
Bedensel Acı: Ağrı, bedende meydana gelen bir hasarın veya oluşabilecek hasarın algılanmasıdır.
-
İnsani Deneyim: Ağrı, insanlara özgü temel deneyimlerden biridir ve her birey için anlamı farklıdır.
2. Ağrının Biyopsikososyal Doğası
Ağrının biyopsikososyal doğası, fiziksel, psikolojik ve sosyal faktörlerin birlikte değerlendirilmesi gerektiğini ifade eder:
-
Biyolojik Boyut: Ağrının fiziksel nedenleri, yaralanmalar, enfeksiyonlar veya doku hasarları gibi biyolojik faktörlerle açıklanır.
-
Psikolojik Boyut: Kişinin yaşadığı stres, anksiyete veya depresyon gibi psikolojik durumların ağrı algısını etkilediği kabul edilir.
-
Sosyal Boyut: Ailenin yapısı, toplumun normları veya ekonomik durum gibi sosyal faktörlerin de ağrı üzerinde etkisi vardır.
3. Ağrının Ölçümü Zordur
Ağrının ölçülmesi zordur çünkü:
-
Öznel Algı: Ağrı kişisel bir deneyimdir ve her birey farklı şekilde algılar.
-
Standardizasyon Eksikliği: Farklı ağrı ölçüm yöntemleri bulunmaktadır ancak hepsi aynı derecede geçerli değildir.
-
Değişkenlik: Bireyin yaşadığı stres seviyesi, psikolojik durumu veya sosyal çevresi gibi faktörler ağrıyı algılayışını değiştirebilir.
Ağrının Sinir Bilimsel Temelleri
Ağrının sinir bilimsel temelleri, sinir sisteminin yaralanma veya hasar sonucu oluşan ağrılı uyarıları nasıl algıladığı ve işlediği ile ilgilidir. Sinir bilim açısından bakıldığında üç ana süreç öne çıkar:
-
Transdüksiyon: Dış dünyadan gelen uyarıların sinir sistemine çevrilmesidir. Yaralanma anında dokulardaki reseptörler uyarılır ve bu uyarılar elektrik sinyallerine dönüştürülerek afferent sinir liflerine iletilir.
-
İletim: Transdüksiyon sırasında oluşan elektriksel sinyallerin sinir lifleri boyunca iletilmesidir. Bu aşamada sinyaller omuriliğe ve ardından beyne ulaşır.
-
Algılama: Beynin sinyalleri yorumlaması ve hissedilen duyumun oluşmasıdır. Bu aşamada farklı beyin bölgeleri devreye girer; talamus uyarıyı filtrelerken insula beyin kabuğuna sinyal gönderir.
Bu üç süreç sonucunda meydana gelen ağrı fenomeni hem somatik hem de visceral sistemlerden kaynaklanabilir:
-
Somatik Ağrı: Deri, kaslar veya eklemlerden kaynaklanan ağrıdır. Somatik ağrı genellikle lokalizedir yani vücudun belirli bir yerinde hissedilir.
-
Visseral Ağrı: İç organlardan kaynaklanan daha derin ve yaygın bir ağrıdır. Visseral ağrı genellikle kramp şeklinde hissedilir ve somatik ağrıdan daha az lokalizedir.
Ağrının sinir bilimsel temellerini anlamak, ağrının yönetimi ve tedavisi için önemlidir. Bu anlayış sayesinde yeni tedavi yöntemleri geliştirilmekte ve mevcut yöntemlerin etkinliği artırılmaktadır.
Ağrının Sınıflandırılması: Akut Ağrı mı Kronik Ağrı mı?
Ağrı; akut veya kronik olarak iki ana kategoriye ayrılır:
-
Akut Ağrı: Genellikle ani başlangıçlıdır ve kısa sürelidir. Yaralanma veya doku hasarı sonucu ortaya çıkar ve genellikle iyileştikten sonra sona erer. Keskin, batıcı veya bıçak saplanır gibi tarif edilir. Akut ağrıda vücut tehlike sinyali verir; bu nedenle tedavi gerektirir. Örneğin; kesik, yanık veya kırık gibi durumlarda görülen ağrılar akut ağrı kapsamına girer.
-
Kronik Ağrı: Üç aydan uzun süren, sürekli veya aralıklı olarak devam eden ağrıdır. Vücudun tehlike sinyali göndermesiyle ortaya çıkan kronik ağrıda temel nedenin tam olarak anlaşılamaması tedavisinin zor olmasına neden olur. Kronik ağrıda merkezi sinir sistemi değişikliğe uğrar; bu nedenle kişide uyku bozukluğu, anksiyete veya depresyon gibi psikolojik semptomlar da görülebilir. Eklem iltihabı veya fibromiyalji gibi kronik hastalıklarda görülen ağrılar kronik ağrı sınıfındadır.
Ağrının Çeşitleri: Nedenine Göre Sınıflandırma
Ağrı çeşitli nedenlere bağlı olarak farklı şekillerde sınıflandırılabilir:
1. Nedenine Göre Sınıflandırma
-
Nociceptif Ağrı: Doku hasarı sonucu meydana gelen akut ağrıdır. Vücut zarara karşı koruma amaçlı nociceptif sinyaller gönderir; bu nedenle nociceptif ağrı vücudun doğal tepkisi olarak kabul edilir. Yaralanma sonucu oluşan kesik veya yanık gibi açık yaralarla eklem iltihabı gibi iç yaralanmalarda hissedilen ağrılar nociceptif ağrı sınıfındadır.
-
Nöropatik Ağrı: Sinir sistemindeki lezyonlara bağlı gelişen kronik ağrıdır. Nöropatik ağrı kişide yanma hissi oluşturur; bu nedenle bacaklarda uyuşma hissi hissetme veya bacaklarda iğne batıyormuş gibi hissetme nöropatik ağrı belirtileri arasında yer alır.
2. Anatomik Sınıflandırma
Anatomik bölgeye göre sınıflandırma şu şekildedir:
-
Somatik Ağrı: Dışsal yaralanmalara bağlı deride hissedilen keskin şiddetli veya hafif dullayıcı şekilde tarif edilen yüzeyel somatik agarıdır. Kaslarda oluşan spazm sonucu gelişen kas içi somatik agar ise deride hissettiğimizden daha derin şiddetli şekilde tarif edilir.
-
Visseral Ağrı: İç organların zarara uğraması sonucu gelişen visseral agar tipidir. Genellikle karında hissedilir ve deriden yayılan başka bir bölgeden kaynaklanan somatik agarına benzerlik gösterir.
3. Şiddetine Göre Sınıflandırma
Ağrının şiddetine göre sınıflandırılması şu şekilde yapılır:
-
Hafif Ağrı: Günlük yaşam aktivitelerini etkilemeyen düşük şiddetli agrıdır. Hafif başağrısı veya adet sancısı hafif agrıya örnek olarak verilebilir.
-
Orta Ağrı: Rahatsız edici seviyede olan orta şiddetli agrıdır. Orta agrıda kişi günlük aktivitelerini sürdürebilir ancak uyku veya konsantrasyon seviyesini etkileyebilir. Diş agrısı orta agrıya örnek olarak gösterilebilir.
-
Şiddetli Ağrı: Yoğun şekilde hissedilen şiddetli agrıdır. Şiddetli agrıda kişi günlük aktivitelerini sürdüremez; yemek yemek bile zorlaşır. Ameliyat sonrası oluşan şiddetli agrı kronikleşirse kanser agrısı şeklinde devam edebilir.
4. Yayılımına Göre Sınıflandırma
Ağrının yayılımına göre sınıflandırılması şu şekilde yapılır:
-
Lokalize Ağrı: Vücudun tek bir bölgesinde meydana gelen lokalize agarıdır. Elin kesilmesi sonucu el parmağında oluşan kesik lokalize agriya örnek olarak gösterilebilir.
-
Yaygın Ağrı: Vücudun birden fazla bölgesinde hissedilen yaygın agrıdır. Fibromiyalji hastalığına sahip kişilerde kaslarda yaygın agrı görülür.
5. Psikoza Göre Sınıflandırma
Psikoza göre yapılan sınıflandırmada şu iki tip agri görülür:
-
Somatik Ağrı: Dışsal yaralanmalara bağlı doku hasarı sonucu meydana gelen somatik agri tipidir.
-
Psikoza Bağlı Organik Olmayan Ağrı: Bedende organik bir lezyon olmamasına rağmen psikoza bağlı gelişen agri tipidir.